Hacamat

Hacamatın Faydaları

hacamat-3Peygamberimiz hacamatın faydası ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Hacamatta şifa ve bereket vardır. Ayrıca hacamat aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü arttırır. (İbn Mâce, Tıb 22)

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hacamatta şifa olduğunu buyurmakta (Buhari, Tıb 7; İbn Mâce, Tıb 22; Ahmed b. Hanbel, I, 246) ve hacamat yaptıranın herhangi bir hastalık için, bir başka ilâçla tedavi olmasa da zarar görmeyeceğini bildirmektedir. (Ebû Dâvûd, Tıb 4; İbn Mâce, Tıb 21) Allah Resulü’nün bu mübarek beyanları, kan aldırmanın çok etkili bir tedavi metodu olduğunu ve usullerine riayet edilerek yapıldığı takdirde önemli faydalarının olacağını göstermektedir.

Zamanımızın tıp ve ilim adamları kan aldırmanın birçok yararlı ve tedavi edici tesirinin bulunduğunda ittifak hâlindedir. Amerikalı bir profesör kanın temizlenilmesi ile birçok hastalığın tedavi edilebileceğini iddia etmiştir. Kanın temizlenmesiyle hastalıklara karşı başarılı sonuç alınması, hacamatın önemini ortaya koymaktadır. Özellikle psikiyatrikrahatsızlıklarda bunu daha da önemli olduğu belirtilmektedir.

Sağlığı yerinde olanların kan vermesi kemik iliğini harekete geçirmekte, kan yapımı hızlanmakta böylece kanın temizlenmesi kolaylaşmaktadır. Bahar yorgunluğu dediğimiz vücudun umumi âhengini bozan bitkinlik, hâlsizlik doğuran hastalıklar bahar mevsiminde kan vermek suretiyle düzeltilebilir. Kış aylarında vücutta biriken metabolizma artıkları ve zehirli maddeler baharda kan vermekle hızlanan kan yapımı sayesinde süratle vücuttan atılmaktadır. Dolaşıma çıkan pıhtılaşmayı önleyici bazı maddelerin temizlenmesi, damar sertliklerinin önlenmesi ve damarların korunması da kan vermenin faydaları arasındadır. (Emiroğlu, s. 81)

Bugünün tıbbında genellikle elli yaşın üzerindeki kişilerde görülen sebebi bilinmeyen, organizmada alyuvar kitlesinin devamlı ve mutlak suretle artmasıyla meydana gelenPolsitemia Vera isminde bir hastalık tespit edilmiştir ki, hastada baş ağrısı, baş dönmesi halsizlik, fenalık hissi, geçici körlük, görme keskinliğinde azalma vb şikâyetleri görülmektedir. Bu hastalık kan alma suretiyle tedavi edilir. Böylece kısa zamanda alyuvar kitlesini azaltarak hastalığın vücut için kötü olan etkileri önlenmiş olur. Her defasında 300 ml. kan alınır ve bu haftada 1–2 kere uygulanır. Bu işleme alyuvarlar sayısı normal seviyeye gelinceye kadar devam edilir. Böylece bu hastalık, sadece hastadan kan alınmak suretiyle kontrol altında tutulabilir.

Kan vücuttan çıktığında yerine plazma adı verilen bir vücut sıvısı geçecek ve kanın sulanması sağlanmış olacaktır. Kanın sulanıp incelmesi, kandaki alyuvar yoğunluğunu azaltır. Böylece kalb, beyne daha rahat pompalama yapar. Kan emilince, kandaki oksijen taşıyıcı madde olan hemoglobin seviyesi de düşer. Bu yüzden kan, beyine yeterli oksijeni taşıyabilmesi için daha hızlı akmaya başlar. Akışkanlık özelliği artan kanın aynı zamanda çevredeki, beyin ve karaciğerdeki dolaşımı da düzelmiş olacaktır. Böylece kan akışının artmasıyla insan yorgunluktan ve halsizlikten kurtulacaktır.

Âni sol kalb yetmezliği ve buna bağlı akciğer bozukluklarında da kan almak suretiyle tedavi yapılır. Âni sol kalb yetmezliğinde toplardamar yoluyla süratle ve fazla miktarda (500 ml) bir kan alımı kalbe kan dökümünü azaltarak sağ kalb atım hacmini azaltmak suretiyle sol kalb yükünü hafifleteceğinden âni sol kalb yetmezliği ve buna bağlı akciğer bozukluklarına ait krizlerde hastayı kısa zamanda rahatlatabilir. (Denizkuşları, s. 115)

Hacamatla, kılcal damarlardaki tıkanıklıklar açılır. Kandaki ve dokulardaki gaz ve toksinlerin hacamatla atılması, hacamat yapılan bölgeye bağlı damarlardaki kan akımını canlandırır. Hacamat, dokuların beslenmesi ve oksijenlenmesini artırır, sertlikleri ve ödemleri çözer.Hacamat kan üretimiyle görevli organları (kemik iliği, karaciğer, dalak) uyarır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandırır, ağrıları giderir, hastalıkları önler. Kansızlık, bel tutulması, eklem ağrıları, baş ağrıları, bel, boyun fıtığına ve kireçlenmesine bağlı ağrılar, dalak, karaciğer hastalıkları, enfeksiyonlar, sinirsel, psikolojik ve her türlü hastalığın tedavisinde etkili olduğu belirtilmektedir.(Salih, s. 141) Süreklilik arz eden kronikleşmiş birçok hastalıklarda; migren, romatizma, mide bağırsak rahatsızlıkları, el ve ayaklarda üşüme, şeker hastalığı, zihnî ve ruhî birçok hastalıklarda, böbrek hastalıklarında kan vermenin faydası bilinmektedir. Vücudun farklı bölgelerine uygulanan hacamatın daha birçok hastalığın tedavisinde iyi neticeler verdiği tecrübelerle ortaya konmuştur.

St. George’s Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Doç. Dr. Ahmed Younis, East Anglia Üniversi­te­si’nden Dr. Kaleem Ullah ve uluslar arası hacamat terapisti sertifikası sahibi Faruk Günindi hacamatın faydaları ile ilgili dünyanın değişik yerlerinde seminerler vermekte, Younis her türlü ağrılarda ve hastalıklarda hacamat terapisini kullandıklarını ve çok başarılı sonuçlar aldıklarını belirtmektedir. Avrupa’nın en büyük bilim festivali olan İngiltere Bilim Festivali’nde 2006 yılında Hacamat’ı tanıtan Younis’un bu konudaki araştırmaları da saygın bir alternatif tıp dergisinde yayınlanmıştır. (Bk. ISPUB, vol 4. No1, 2007)

Hacamat yapılırken bazı hususlara da dikkat edilmesi gerekmektedir. Bulaşıcı hastalıklara yakalanmamak için bu tedavide mutlak suretle hijyene önem verilmeli ve bu işi iyi bilen ehil insanlara yaptırılmalıdır. Hacamat yaptıracak kişinin daha önce bir tahlil yaptırarak kan durumunu ve vücuttaki kan seviyesinin kan vermeye elverişli olup olmadığını öğrenmesi gerekmektedir. Zîrâ kan seviyesi düşük anemik ve hemofili hastaların hacamat yaptırmaları kendilerine zarar verebilir. Yine hacamat çok ihtiyar ve zayıf kişilere, kalb yetmezliği olanlara, hamilelere, tansiyonu çok düşük olan kişilere ve küçük çocuklara önerilmemektedir.

Sonuç


Modern bilim hızla ilerliyor. Her geçen gün yeni tedavi usulleri ortaya konuluyor. Ancak bununla birlikte sürekli olarak yeni ve tedavisi bulunamayan başka hastalıklarla karşılaşıyoruz. Bu durum hastalıklarla mücadeleden önce hastalıklara yakalanmamayı yani koruyucu hekimliğin esaslarının bilinmesini ve uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) tıbba dair tavsiyelerinin birçoğunun koruyucu hekimliğe ait olduğunu görmekteyiz. Bulaşıcı hastalıklara karşı korunma, salgının bulunduğu yere girmeme ve bu yerde bulunuyorsa dışarı çıkmama (karantina), vücut temizliği, yiyecek ve içeceklerin temiz tutulması, çevre temizliğine önem verme, dişleri misvaklama, yeme-içmede aşırıya kaçmama, yemekten önce ve sonra elleri yıkama, oturarak yemek yeme gibi nebevî tavsiyelerin hastalıklardan korunma adına ne kadar önemli olduğu günümüz ilim adamları tarafından da ifade edilmektedir. İşte bu açıdan meseleyi değerlendirdiğimizde Hz. Peygamber’in hem tedavi hem de hastalıklardan korunma maksadıyla uyguladığı hacamatın önemini daha iyi kavramış oluruz.

Günümüzde hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntem ve ilâçların yan tesirlerinin bulunması, dünyanın birçok yerindeki bilim adamlarını, hastalıklara karşılık eskiye, denenmiş, tecrübe edilmiş ve insanların yüzyıllardır yapa geldikleri tabiî tedavi metotlarına sevk etmiştir. Alternatif Tıp olarak anılan bu doğal tedavi yöntemlerinden birinin de Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) uyguladığı ve ümmetine tavsiye ettiği hacamat olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda Avrupa’da, Asya’da ve dünyanın değişik yerlerinde yapılan araştırmalar ve çalışmalar da bu hakikati desteklemektedir. Ayrıca günümüzde, hacamatı hayatlarında düzenli bir şekilde uygulayarak sağlığını muhafaza eden ve hastalıklardan kurtulan kişilerin tecrübeleri de hiç şüphesiz bunun önemini daha da artırmaktadır.

Tarih boyunca uygulanan hacamat günümüz modern tıpta kan verme metodu olarak algılanmaktadır. Günümüz şartlarında ise damardan şırınga ile kan almanın da hacamat olarak değerlendirilebileceğini söyleyenler vardır. Ancak hacamatın gerek vücudun değişik yerlerine uygulanması gerekse de ana damarlardan değil de kılcal damarlardan pıhtılaşmış kirli kanın alınması ve bu uygulama için uygun zamanların belirlenmesi gibi unsurlar hacamatı, günümüzde şırınga ile damardan temiz kanı almaktan farklı kılan yönlerdir. Bunun için binlerce yıldır uygulanan hacamatın, gelişen modern tıbbın imkânlarıyla ilim adamları ve araştırmacı doktorlar tarafından bu farklı yönleriyle tekrar ele alınarak incelenmesi gerektiğine inanıyoruz. Böyle bir araştırma yapmanın da bu tedavi uygulamasını Cibril’in diliyle bizlere tavsiye eden Hz. Peygamber’e (sallallahü aleyhi ve sellem) vefanın bir gereği olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak sağlığımızı koruyan ve şifayı verenin yalnızca Allah olduğunu ifade eder, yine O’nun Habib-i Edibi Hz. Muhammed’e (sallallahü aleyhi ve sellem) tavsiye ettiği vesileler ile O’nun Hafîz ve Şâfî isimlerine sığınırız.

Araştırmacı-Yazar

Fethi Yılmaz

İstifade Edilen Kaynaklar

Abdullah Köşe, Mahmut Rıdvanoğlu, “Hacamat” maddesi, Diyanet İslâm Ansiklopedisi

(DİA), XIV, 421-422.

Ali Rıza Karabulut, Tıbb-ı Nebevi, Mektebe Yayınları, İst. 1992.

Mahmud Denizkuşları, Peygamberimiz ve Tıp, Marifet Yayınları, İstanbul 1982.

İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbu’n-nebevî, (Nşr. Âdil el-Ezherî-Mahmûd Ferec el-

Ukde), Kahire 1410/1990, s. 42- 45.

Dr. Nevzat Emiroğlu, Kan ve Dolaşım, Yeni Asya Yayınları, İst. 1982.

Dr. Aidin Salih, Gerçek Tıp, Yazı Yayıncılık, İst. 2010.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir